Küresel ekonominin zaten sıcak olan gündemi, Draghi'nin tahvil alım programı ile daha kritik bir hal aldı. 23 Ocak 2014'te 3,06 olan Euro kuru, 23 Ocak 2015'te 2,63 düzeyine gelmiş durumda ve gerilemeye devam etmektedir. Bu basit gösterge bile ihracatçının nasıl bir zor durumda olduğunu özetliyor.

Bıçak Kemiğe Dayanmak Üzere

Eurodaki gerileme ve paritedeki hızlı düşüş doğrusunu söylemek gerekirse ihracatçıyı terletmeye başlamıştır. Açıkçası iş dünyası nadiren böylesi net ifadelerle bir şeyler talep eder ama, bıçağın kemiğe dayanmak üzere olduğunu söylemek için artık erken değil. Kur konusunda acilen bir şeyler yapılmalı.

Ülkemiz ihracatının neredeyse yarısı Euro ile yapılmakta. Otomotiv ve hazırgiyim sektörü gibi önemli sektörlerde bu oran çok daha üst düzeylerdeyken, ihracat pazarlarımızı ve rekabet gücümüzü korumak adına başta Merkez Bankasından olmak üzere yetkili kurumlardan proaktif adımlar bekliyoruz.

Sepet kurun 2,5'un altına düşmesi risktir. Bu gibi durumlarda alınacak önlemlerdeki küçük bir gecikmenin telafisi çok uzun süreler alabilmektedir. Merkez Bankası Euro 2,90'ın üzerine çıktığında nasıl pozisyonunu güncelliyorsa, 2,70'in altına gerilediğinde de acilen, faiz indirimi ve döviz alım politikaları gibi politikalara daha kararlı bir şekilde yönelmelidir.

 

Paritede 1,10 Olursa, İhracattaki Kayıp 12 Milyar Dolar Olur

Türkiye'nin 2014 yılında AB ülkelerine gerçekleştirdiği ihracat 67,6 milyar dolar. 2014 ortalama paritesinin 1,32-1,33 olduğundan yola çıkarsak bu yaklaşık 51 Milyar Euro'ya karşılık geliyor.

2015'te Euro bölgesine ihracatın değişmeyeceğini düşünerek, paritenin ortalama 1,15 olacağını varsayarsak, AB'ye yapılan ihracatın dolar karşılığının 59 Milyar Dolar olacağını ve 8,5 milyar dolarlık bir ihracat kaybı ile karşı karşıya geleceğimizi öngörebiliriz.

Daha dramatik bir şekilde eğer parite 1,1 düzeylerinde olursa ihracatın dolar karşılığı 56 milyar dolar olacak ve ihracat kaybı istatistiksel olarak yaklaşık 12 Milyar Dolar olarak karşımıza gelecek.

Açıkçası, 2015'in küresel ekonomi açısından kolay bir yıl olmayacağı da düşünülürse, Türkiye ihracatının sağlıklı gelişimi adına bu kayıpların katlanabilir ve telafi edilebilir olduğunu ifade etmek mümkün değil.

Diğer bir nokta ise, bu seviyelerdeki kurun ihracatçıyı zor durumda bırakmanın ötesinde ithalatı da ucuz ve cazip hale getirmesidir ki, bu da zaten yumuşak karnımız olan cari açığı olumsuz etkileyecektir.

İhracatçı Şu Ortamda Her Türlü Tedbiri Almalı

Önümüzü görmekte zorlandığımız günlerden geçiyoruz. Bu ortamda ihracatçılar olarak kur kaynaklı risklerimizi hedge etmek ve kur riskinden koruyucu finansal enstrümanları kullanmak zorundayız. Diğer taraftan, Dolar ile ticaret yapılan pazarlara yoğunlaşmak ve daha fazla ihracat gerçekleştirmenin yollarını aramalıyız.

 

Saygılarımla,

 

Süleyman KOCASERT

TİM Başkan Vekili

DENİB Başkanı

s.kocasert@denib.gov.tr