2013 yılının yaklaştığı şu günlerde, hepimiz yeni yıl için planlar ve stratejiler belirliyoruz, geride bırakmak üzere olduğumuz yılın bir muhasebesini yapıyoruz. Bu bireyler için geçerli olduğu gibi, kurumlar ve şirketler için de geçerli.

Türkiye, 2012 yılında da uzun süredir konuşulan küresel krizde pozitif yönde ayrılan bir ülke oldu. Özellikle yılın sonuna doğru Fitch tarafından artırılan kredi notu, gecikmeli de olsa bu gerçeğin bir teyidi niteliğini taşıdı. 2013 yılının ilk yarısında diğer uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının da Türkiye için not artışına gitmesi ihtimali oldukça yüksek. Burada yönetilmesi gereken bir risk var . O da kurların geriye gelmesidir. Merkez Bankasının 2012 yılı içerisinde yaptığı açıklamalarda gerektiğinde faizlere müdahale edeceği yönünde ifadelere yer verildi. 18 Aralıkta yapılan son TCMB toplantısında da politika faizi % 5,75'ten, % 5,50'ye çekildi. Not artırımı ile birlikte Türkiye'ye daha fazla gelecek olan yabancı paranın, kurları aşağı çekme ve dış ticarette rekabet gücünü azaltma ihtimali var. Bu anlamda faiz indirimlerinin devam etmesi gerekiyor. Açıkçası, beklentiler de 2013 yılında Merkez Bankası'nın küresel gelişmelere paralel olarak faiz oranlarını düşürmeye devam edeceği yönünde.

Dünya ekonomisini değerlendirmek gerekirse, zor bir 2012 yılını geride bırakan ABD ve AB'de, 2013 yılında da büyüme oranlarını zayıf ve durağan seyretmesinin beklendiğini söylemek mümkün. Avrupa'da özellikle Portekiz, İtalya, İrlanda, Yunanistan ve İspanya'nın Euro Bölgesindeki bankalara olan borçlar artmaya devam ediyor. Bu noktada 2013 yılında da, ihracatçı firmaların mevcut pazarlarını korumak ve yenilerine ulaşmak adına çaba sarf etmelerinin gerekliliği bir kez daha öne çıkıyor.

Bugün Türkiye ekonomisi güçlü ise, bunda ihracatın rolü çok yüksek. Aynen 2012 yılında olduğu gibi 2013 yılında da ihracatın ülke ekonomisinin büyüme performansına önemli katkısının devam edeceği beklentiler arasında. İhracatın büyümeye katkısının 2013 yılında 2 puan düzeylerinde olacağı tahmin ediliyor.

İhracat açısından önemli bir faktör hiç şüphesiz kurlar. 2012 yılının ilk çeyreğinden bu yana 0.5 Dolar ve 0,5 Euro'dan oluşan sepet kur 2,00-2,10 bandında devam etti. 2013 yılı için de genel beklenti bu yönde.

Denizli'yi değerlendirecek olursak; 2012 yılının 3. Çeyreğinden itibaren özellikle Eylül ayından itibaren hissedilen bir iyileşmenin olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki, Denizli İhracatçılar Birliği tarafından kayda alınan ihracat önce Eylül ayında, sonra da Kasım ayında aylık ihracat kaydı rekorlarını kırdı. Kasım ayında Denizli İhracatçılar Birliği tarafından 187 Milyon Dolarlık ihracat kayda alındı. Bu sene Denizli İhracatçılar Birliği yıllık bazda da rekor düzeye ulaşacak ve yıllık kayda alınan ihracat 1,8 Milyar Dolar düzeyini geride bırakmış olacak. Denizli'nin toplam ihracatının ise 2,7 Milyar Dolar düzeyinin üzerinde gerçekleşmesini bekliyoruz. 2013 yılına dönük olarak ise Denizli ihracatının artacağının öngörüldüğünü ifade etmek isterim.

Aslına bakarsanız, özellikle tekstil ve konfeksiyon sektöründe 2012 yılını 2011 yılına göre çok daha iyi bir performans sergilediğini söylemek gerekiyor. 2011 yılında pamuk ve iplik fiyatlarının ulaştığı rekor düzeyler bu sene normalleşti. Hammaddede yaşanan fiyat gerilemesi doğal olarak nihai mamul fiyatlarına ve ihracat istatistiklerine de yansıdı. Bir başka ifade ile, tekstil ve konfeksiyon ihracatında dolar istatistiklerinin gösterdiğinin ötesinde bir iyileşme gerçekleşti.

2012 yılını geride bırakmamıza çok az kaldı. Özetle söylemek gerekirse 2013 yılından ümitliyiz. 2011 yılı kadar olmasa da, 2012 yılından daha iyi bir yıl geçirmeyi öngörüyoruz. Yeni yılda herkese mutluluklar ve başarılar diliyorum.

Saygılarımla,

Süleyman KOCASERT

DENİB Başkanı

s.kocasert@denib.gov.tr